12 Eylül 2008 Cuma

YENİ BAŞLANGIÇLAR

Okulların açıldığı şu günlerde, her yaştan öğrenci kardeşlerimizin ve çocuklarımızın yaşadığı tatlı heyecana hepimiz şahit oluyoruz. Okul yaşamına yeni başlayan çocuklarımız, ilk adımlarını atarken alışmaları kolay olsun diye bir hafta önce okula gitmeye başladılar. Annelerinden ayrı kalmaya alışmaları için ne gerekiyorsa yapılıyor. Aynı durum, anneler için de geçerli. Onlar da çocuklarından ayrı kalmaya pek istekli değiller doğrusu. Tecrübeli öğrenciler ise, kendilerinden emin, yeni eğitim öğretim yılına başlamanın heyecanı içerisindeler.

Ya üniversite sınavına girip de, yeni bir şehirde, yeni bir yaşama ilk adımı atacak genç kardeşlerimize ne demeli. Onların durumları farklı mı sizce? Bana değillermiş gibi geliyor. Onlar da kendilerini sudan çıkmış balık gibi hissediyorlar şu günlerde. Öyle ya; yıllardır çalışıp didinip, ellerinden geleni yaptıkları bir sınavın ardından, bir üniversitede okumaya hak kazandılar. Belki istedikleri yerler oldu belki olmadı ama sonuçta yüzdelik dilime girmeyi, üniversitede okumaya hak kazandılar. Bundan sonra kendilerini bambaşka bir hayat bekliyor. Nasıl mı?

Öncelikle eski alışkanlıkların sona ereceği, aileden uzak, dolayısıyla rahat ortamdan uzak, yeni bir başlangıç noktasına geldiler. Yeni bir şehirde yeni insanlarla tanışacaklar ve yaşamlarına devam edecekler. Kalacak yerin ayarlanması, beslenme ve giyim imkanlarının yeniden düzenlemesi, tek başına yaşamaya alışmak, dışarıdan gelecek farklı mesajlara karşılık vermeyi öğrenmek için zamana ihtiyaçları olacak. Kayıt günü, tatlı bir heyecanla birlikte adlandırılamayan bir tedirginlik var olacak. Okul nasıl, öğretmeler nasıl, kimlerle aynı sınıfı paylaşacağım, yurt işim ne olacak, tek başıma bütün ihtiyaçlarımı karşılayabilecek miyim? Bütün bu sorular, ilk gün sürekli olarak zihinleri kurcalayacak.

Kayıt ile okulun başlayacağı zaman süreci içerisinde, eskiden önemsenmeyen ve hatta bıkılan bütün eski alışkanlıkların önemi anlaşılacak ve sanki ilk defa yaşanıyormuş gibi tam bir doyum içerisinde yaşanacak. Neden? Çünkü 15 gün sonra bunların hiçbirisi eskisi gibi olmayacak.

Ne dersiniz? Çok mu dramatik şeyler yazıyorum? Olabilir. Ama kendi okula başladığım günleri hatırlayınca, nostaljik bir yaklaşımla, genç kardeşlerimin durumuna değinmek istedim. Gerçekten; şu günleri, hem heyecanlı, hem mutlu ve gururlu, hem de şaşkın geçiriyorlar. Yetişme tarzlarına göre bu karmaşık dönemi bir süre sonra atlatacaklar. Yeni yaşamlarına alışacaklar. Bu oryantasyon sürecinde, yine, ailenin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Anne baba çocuklarını, kendi ayakları üzerinde durabilecek becerileri kazandırdılarsa, çocukları da bu süreyi kısa zamanda atlatacaklar. Yok eğer, onları yetiştirirken, her istediklerini yaptılarsa, kolaya alıştırdılarsa bu süre uzayacak. Ama yine eninde sonunda yeni yaşamlarında mutlu olmayı öğrenecekler.

Zaten öyle değil midir? Yeni olan her şey; heyecan verdiği gibi, endişe de verir. Sadece öğrenci kardeşlerim için değil, biz yetişkinler için de durum aynıdır. Yeni bir iş, yeni bir eş, yeni bir şehir yada yeni bir başlangıç ayrı bir heyecan ve endişe kaynağıdır. Kendiyle barışık ve yaşamlarının farkında olan her birey, bu süreci kısa sürede atlatır ve zaman kaybetmezler. Çünkü onlar için önemli olan, yaşarken alınan kararlar ve uygulamalardır.

Siz ne dersiniz?