31 Ocak 2008 Perşembe

Yeni Yılı Bir Geçe...

Bütün yıl çalışıp didiniriz. Aklımızda, yüreğimizde olan, olmasını arzuladığımız ve hatta taa önceden yaptığımız planları gerçekleştirerek, yaşamımızı değiştirmeyi isteriz. Kimisi; çektiği gönül yarasının sona ermesini ve sevdiğine kavuşmayı, kimisi bir an önce borçlarının bitmesini, kimisi iş yaşamında beklediği, hatta artık geciktiğini düşündüğü terfiyi almayı bekler. Bütün yıl boyunca sabreder, çalışır, mücadele eder ve mutlu sona ulaşmayı bekler. Nerdeyse bütün gayreti onun içindir.

Haksızlık etmeyelim tabii. Bir yıl içinde biten, beklenen durumların da gerçekleştiği zamanlar vardır. Örneğin; ne zamandır hayalini kurduğu ve sırf bu yüzden bütün harcamalarını ve yaşam standartlarını düşük tutarak, evinin ya da arabasının borcunu ödeyip bitenler vardır. Ya da asker yolu gözleyen nişanlının, sevgilinin ve tabii ananın oğlu, askerliğini sağ salim bitirip geri döner. Mecburi hizmet süresini tamamlayan bir memur, bir doktor için mesela, tayin zamanı gelmiştir artık. Ve bir bebek dünyaya gelir 9 ay 10 günde…

Hani ekonomistler hep söylerler ya; yılın dördüncü çeyreği diye. Eylül ayı gelince; yaz bitip, artık sonbahara girince, okullar açılınca, insanlar yıllık izinlerini kullanıp da işlerinin başına dönünce, düşünmeye başlarlar. Çok karamsar olmasalar da daha derin düşüncelere dalarlar. Yılın başında konulmuş hedefleri gerçekleştirmek için artık 3 ay kalmıştır. Kış yaklaşmaktadır ve tabii yılın sonu da... İnsan yavaş yavaş bir yokuş çıkmaya başlar gibi, yılın sonuna doğru hızı yavaşlar sanki. Aksine, bitirilmemiş işlerin bitirilmesi, hedeflenen yada beklenen değişimin gerçekleşmesi için daha hızlı davranılmalıdır oysa. Garip bir çelişkidir bu.

Aralık ayı girince neler olur dersiniz? Yılın son ayı sanki bir tüneldir yaşamımızda. Bir taraftan yorgunluk kaplar içimizi, bütün yıl çabalamış olmanın sonucu olarak; diğer taraftan yapamadıklarımızı bir sonraki yıl tamamlama düşüncesi ve yeni umutlar heyecanlandırır bizleri. Zaman o kadar hızlı geçmiştir ki; hiçbir şey aynı yerinde durmamıştır. Değişmiştir her şey. Ne tecrübeler kazanmışızdır. Belki de ne paralar… Ancak biz göremeyiz olumlu sonuçları. Çünkü aklımızda beklentilerimiz vardır, isteklerimiz vardır. Onlara ulaşmak için ne harcadığımız paralar gözümüze görünür, ne de gerçekleşen değişim bizleri biraz daha mutlu bir insan yapmaya yeter.

Sonra Aralık ayının son haftası gelir çatar. Peki, ne olur sizce? Kutlama zamanı yaklaşmıştır artık. Tüm sevdiklerimizin katılacağı, yeni yıldan beklentilerin dile getirileceği, her şeyin daha güzel olması için, güzel insanlarla, güzel ve mutlu bir şekilde eğlenerek girilecektir yeni yıla. Herkes farklı organizasyonlar yapsa da amaç aynıdır. “Yeni yılı mutlu ve umutla karşılamak”…

Lütfen gözlerinizi kapatın ve düşleyin. Son akşamdasınız. Yani 31 Aralık akşamı. Evinizde ailenizle, bir arkadaşınızın evinde sevdiğiniz dostlarınızlasınız. Ya da dışarıda, müzikli bir eğlence yerindesiniz. Yemekler, içecekler, balonlar, konfetiler vs. Her yer çok kalabalık. Eğer dışarıda değilseniz, sizinle bir yılını beraber geçirmiş dostlarınızla birlikteyseniz, geçmiş yılın daha doğrusu geçiyor olan yılın muhasebesini yaparsınız. İyiler, kötüler, hatalar, tecrübeler paylaşırsınız. Ardından; “Aman be! Hepsi geride kaldı.” Diyerek, gülüşerek, hep bir ağzından şarkılar söylersiniz. Dışarıdaysanız, bütün sıkıntılarınıza inat, göbek atar, içkinizi yudumlar, sevdiklerinizle zamanın gece yarısına gelmesini beklersiniz. Büyük bir aksilik olmamışsa eğer, zaman çok güzel, çok keyifli geçmiştir. Saat 24:00’e birkaç dakika kala, heyecan artar. Muhtemelen çakır keyif bile olmuşsunuzdur. Sevdikleriniz yanınızda, eşiniz, sevgiliniz yada çocuklarınız kollarınızın altında mutludurlar.


Sonra saymaya başlarsınız… 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2 ,1 ve 0…. Mutlu yıllarrrrr!....

Sevdiklerinizi önce, ardından dostlarınızı kucaklar, öpersiniz. Yeni yıla ait ilk dileklerinizi paylaşırsınız. Yeni yılın şerefine kadeh kaldırırsınız.

İlk 5 dakika böyle geçer. Saatinize bakarsınız. O size yeni bir yıla girdiğinizi söyler. Ve birden herkes yavaşça sakinleşir. Televizyondaki şarkının sesi yenice duyulmaya başlar. Çocuklardan uykuya dalmamış olanlar, yavaşça uyku moduna girerler. Eşle, sevgili ile yapılan bir dans, içkiden alınan bir yudum… Yılın ilk dakikaların en güzel anlarıdır.

Yokuşu tırmanan, tepeye ulaşan birisi gibi bütün yorgunluk artık su yüzüne çıkmıştır. bir şeyi başarmış olmanın huzuru, yeni bir fırsat yakalamanın ayrıcalığını hissedersiniz. Artık inişe geçme zamanı gelmiştir. Yılın ilk çeyreği hızlanma zamanıdır, yeni yıldan beklentilerin gerçekleşmesi için çaba sarfetmek gerektiğini bilirsiniz. Ama artık geceyi sonlandırmanın zamanı gelmiştir. Dışarıdaysanız evinize, yuvanıza dönmeli, evdeyseniz dostlarınız da “Kalkalım artık” dedikten sonra onları uğurlamalı, ardından güzel bir uyku çekilmeli ve ertesi güne umutla başlanmalısınız.

Yeni yıl başlamıştır artık.

30 Ocak 2008 Çarşamba

"Kurumsal Koçluk" hizmeti nedir?

SORU 1 :

“ Verimliliği her geçen gün artan kurumların farklı olmasını sağlayan neden nedir?”


YANIT 1 :

“Bireylerin işlerini sevmeleri, yaptıkları işe ve yaşama bağlılıklarıdır.”


SORU 2 :

“Peki; bu nasıl sağlanır?”

YANIT 2 :

KOÇLUK İLİŞKİSİ İLE...:
“Bireysel ve kurumsal hedeflere ulaşmak için koç ve danışan arasında kurulan profesyonel bir değişim ilişkisidir.”


KOÇLUK İLİŞKİSİ - II

Kurumsal Koçluk(Corporate Coaching)

Kurumların, ulaşmak istedikleri hedefleriyle aynı doğrultuda değişimi planlayarak, doğru şekilde uygulayabilmelerini sağlayacak koçluk hizmetidir. Bu çalışmalarla, kurumların ve çalışanlarının katma değerlerini arttıracak biçimde değişmelerine ve güçlü yanlarını ortaya koymaları, vizyon ve stratejik hedeflerin belirlenmesine destek olmak amaçlanmaktadır. Karlılığın ve kurumsal başarının temeli, şirket yönetiminin ve çalışanlarının sürdürülebilir karlılık, başarı ve devamlı gelişen performans yaratmak için nasıl davrandığından geçer.

Kurumsal Koçluk hizmeti alan işletmelerde;

- Çalışanların aidiyet(sahiplenme) duygusu gelişir. Giriş-çıkış oranlarında azalma olur.
- Kurum içi çatışmalar en aza indirilir. Problemler azalır ve çoğu zaman oluşmadan engellenir. Bu dönemde kullanılan kaynaklar, performansı ve verimliliği artıracak daha önemli konulara ayrılır.
- Çalışanlarınla birlikte hedefler, stratejilerin belirlenir. Ortak bir karar sürecinden geçen bu değişiklikler herkes tarafından sahiplenilir.
- Çalışanların yetkinlikleri düzeyleri gelişir. Ayrıca; doğru yerde, doğru işleri yapan çalışanların motivasyonları da artar.
- Performans değerlendirme sürecinde aldıkları geribildirimlerle zayıf yönlerini nasıl geliştirecekleri konusunda bilinçlenirler ve eyleme geçerler.
- Kurumun vizyonuna ulaşmada etkin olacak çalışanların bireysel bazda vizyonları ve beklentileri tanımlanır. Yola devam edilecek yolcuların varolan eksiklikleri giderilir. Farklı olanlar için de onlara uygun yol haritası çıkarılır.
- Yaratıcı ve yeniliklere kolay uyum gösteren ve hatta etkin olacak çalışanlar kazanılmaya başlanır.
- Şirket içi iletişim kuvvetlenir; ast üst arasındaki kopukluklar azalır.
- Sorumluluk bilinci gelişirken, işin kalitesi artar.
- Çalışanların gelişimi, maliyet düşürücü etki yaratırken, aynı zamanda üretkenlik ve gelir artışına neden olur. Ve tabii; bütün bu faydaların sonucu kurumun performansı artar.


KENDİNİZE SORUN!...KURUMSAL KOÇLUK İÇİN SORULAR

1. İşinizi kurarken neyi dikkate aldınız? Kaynaklarınızı nasıl yönettiniz?
2. Bu işi seçmekteki temel amacınız nedir? Hedefleriniz net mi?
3. Organizasyonunuzu oluşturmakta sorun yaşadınız mı? Doğru yerde, doğru elemanlar mı çalışıyor?
4. Liderlik becerilerinizi sağlıklı bir şekilde elemanlarına aktaramıyor musunuz?
5. İnsan Kaynaklarınızı nasıl yönetiyorsunuz? Sisteminiz geçerli mi?
6. İş süreçlerinizi nasıl tanımladınız? Problemsiz çalışıyor mu?
7. Kurumsal başarı kriterlerinizi nasıl belirlediniz? Sizin için başarı olmanız neye bağlı?
8. Çalışanlarınızın eğitim ve gelişimlerini izliyor musunuz? Nasıl; planınız var mı?
9. Çalışanlarınızın memnuniyetini ölçüyor musunuz? Takip ediyor musunuz?
10. Yönetim ve karar verme becerilerinizde eksiklik mi yaşıyorsunuz?
11. Zamanınızı yönetirken hep gerilerde mi kalıyorsunuz?
12. Şirketinizin belirlenmiş bir vizyonu var mı? Ulaşmak istediğiniz yeri belirlediniz mi?
13. Vizyonunuza ulaşmak için neler yapıyorsunuz?
14. İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili çalışmalarınız var mı?
15. Müşterilerle ilişkileriniz nasıl? Müşteri mi kaybediyorsunuz?
16. Kalite yönetim çalışmaları yapıyor musunuz? Bununla ilgili hedefleriniz nelerdir?
17. Kurum kültürü oluşturma konusunda çalışmalarınız var mı?
18. Kurum içi iletişiminin gelişimi nasıl sağlıyorsunuz?
19. Kurumsal imaj oluşturmaya gereksinim duyuyor musunuz? Bu konularda profesyonel bir yardım alıyor musunuz?
20. Kurumsallaşma konusunda değişime ihtiyacınız var mı? Neler yapıyorsunuz?

"Yaşam Koçluğu" kavramını tanıyalım...

SORU 1 :

“ Performansı yüksek bireyleri farklı kılan nedir?”


YANIT 1 :

“Bireylerin kendilerini sevmeleri ve yaşama bağlılıklarıdır.”


SORU 2 :

“Peki; bu nasıl sağlanır?”

YANIT 2 :

KOÇLUK İLİŞKİSİ İLE...:
“Bireysel ve kurumsal hedeflere ulaşmak için koç ve danışan arasında kurulan profesyonel bir değişim ilişkisidir.”


KOÇLUK İLİŞKİLERİ

Yaşam Koçluğu (Life Coaching)

Psikolojik problemi olmayan ve yaşamını normal davranışlar sergileyerek sürdüren bireylerin, belirledikleri hedeflere daha hızlı ve etkili ulaşmasına yardımcı olmak amacıyla verilen bireysel destek hizmetidir. Tedavi edici değil, geliştiricidir. İş yaşamından başını kaldıramamaktan, yakınlarına ve kendine zaman ayıramamaktan şikayet eden ya da hayatı boyunca ne yapmak ve ne olmak istedikleri konusunda belirsizlik yaşayan bireylerin yaşam kalitesini arttırmak amacıyla, şuanın ve geleceğin kurgulanmasıdır. Yaşam koçluğu, kısa süren bir danışmanlık hizmeti değil sürekli verilen bir destek sürecidir. Bu desteğin sonucunda; bireylerin hedeflerine ulaşırken daha az hata, daha az bedel ve daha az zamanda, daha verimli ulaşmasını sağlar. Her ihtiyaç duyulduğunda, ön yargısız ve pratik çözümler sunulur.

Yaşam Koçuna sahip bireyler;

- Kendi yaşamlarının lideri olurlar. Bireysel farkındalıklarını sağlar.
- Vizyon, misyon ve kişisel hedeflerini tanımlarlar. Gelecekle ilgili kaygıları azalır, geleceklerini daha iyi yönetirler.
- Gelişime ve değişime açık bir bakış açısı kazanırlar. Belirledikleri hedeflere ulaşmak için gerekli becerileri kazanırlar.
- Yaşamdan aldıkları manevi tatmin artar. Daha mutlu ve pozitif enerjiye sahip olurlar.
- Aynı zamanda sorumluluklarını da yerine getirerek daha verimli bir yaşam sürerler.
- Çevreleri ile ilişkileri olumlu yönde gelişir. Aranan ve dinlenen bireyler olurlar.
- Özel ve profesyonel yaşamları arasındaki dengeyi sağlarlar.
- Ertelemeyi bırakırlar, eyleme geçerler.
- Öz disiplin sağlarlar. Daha kararlı, daha planlı ve kontrollü olurlar.
- Kaynaklarını(zaman, para, emek) daha etkin kullanırlar.


KENDİNİZE SORUN!...YAŞAM KOÇLUĞU İÇİN SORULAR

1. Hayal ettiğiniz, istediğiniz gibi bir hayatı mı yaşıyorsunuz? Yoksa siz de başkaları gibi, bir başkasının tasarladığı ya da size uygun görülen bir yaşamı mı?
2. Yaşama sevincinizi kaybettiğinizi düşünüyor musunuz? Hayatı anlamakta zorluk mu çekiyorsunuz?
3. Hedefleriniz, artık hayalleriniz mi oluyor? Hedeflerinize ulaşmak için gerekli olan strateji, cesaret, motivasyon mu eksik?
4. Gerçekçi hedefler belirlemekte zorluk mu çekiyorsunuz?
5. Geçmiş hatalarınız peşinizi bırakmıyor mu, yeni bir gelecek planına mı ihtiyacınız var?
6. Hep hayalinizdeki gibi yaşam arzuladınız ancak ulaşabilmek için ne yapmanız gerektiğini bilmiyor musunuz?
7. Önemli kararları almanın öncesinde çok mu gerginsiniz?
8. Hayatınızdaki değişimi nereden başlatacağınızı bilmiyor musunuz? Yoksa cesaretiniz mi yok?
9. Başarılı bir özel ve iş yaşamına sahip olabilmeniz konusunda kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz?
10. İnsanlarla ilişkilerinizde sorunlar mı yaşıyorsunuz?
11. İnsanların sizi anlamadığını mı düşünüyorsunuz?
12. Ailenizle, iş arkadaşlarınız, çalışanlarınız veya yöneticilerinizle daha huzurlu bir iletişim mi istiyorsunuz?
13. Başardınız, hedefinize ulaştınız... Peki; şimdi ne olacak? “Bu kadar mıymış?”... Gerçekten; sizin başarı tanımınız nedir? Siz başarınızı neyle ölçersiniz? Nedir kriteriniz?