19 Aralık 2008 Cuma

KRİZ Mİ? O DA NE!... (I)

Birkaç gün önce, Denizli ve Delikliçınar Rotaract Kulübü’nün birlikte organize ettikleri yemekli toplantıya konuşmacı olarak davet edildim. Kulüp yöneticileri ve üyelerinin, bu şehrin ve hatta ülkemizin geleceğini oluşturacak, ekonomisine yön verecek çok seçkin, zeki ve başarılı arkadaşlardan oluştuğu gördüm ve çok sevindim. Güzel ve keyifli bir yemeğin ardından konuşmama başladım. “Bireysel vizyon” konusunda hazırlanmıştım ama konuşmamın bir bölümünü, ne yazık ki son günlerde kara bulut gibi çöken ve küçük büyük herkesi etkileyen “KRİZ” kavramı üzerine bir şeyler söylemeye ayırdım. Orada paylaştığım bazı düşüncelerle birlikte krizin anlam ve önemine dair düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Evet! Küresel anlamda, tüm dünyayı etkileyen, finansal açıdan herkesi zor duruma sokan bir daralma söz konusu. Herkesin tanımlamakta zorlandığı bir değişim sürecinden geçiyoruz. Makro ve mikro ekonomi kavramları neredeyse yeniden yazılıyor. Ama dikkatinizi çekerim; küresel kriz başlamadan öncede ülkemizde ekonomik göstergeler çok sağlıklı değildi. Şunu bilmeliyiz ki; artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ticarette %100 kazanma dönemleri bitti, paradan para kazanma dönemi birkaç direnç gösterenlerin haricinde son buluyor. Daha az kar marjı ile para kazanmayı ve harcamayı öğrenmemiz gerek. Özellikle, Denizli’mizin sanayicilerine sesleniyorum. Çok para kazandığınız dönemdeki yaşam tarzınızı, iş yapış biçimlerinizi yeniden düzenlemelisiniz. İnovasyon denilen yeni, yaratıcı fikirler bulmalısınız. İşinizde farklı olmalısınız. Üretimde, satışta, insan kaynağında sihirli kelime artık “Kalite ve farklılık”. Bu hep vardı ama bunları görmekte zorlanıyordunuz. Para kazanırken bunlar boş düşüncelerdi ama şimdi ne yapacağınızı kara kara düşünüyorsunuz. İnsan kaynakları bölümleri artık işletmelerin en önemli bölümleri oldu. Eskiden de böyle olması gerekirdi ama.

Belki bilenler vardır; kriz için hep Çinlileri suçladık. Biliyor musunuz; Çince’de kriz, tehlike ve fırsat anlamına gelen “Wei-Ji” kelimelerinin birleşiminden oluşur. O zaman ne yapacağız? Fırsatları iyi göreceğiz, kuvvetli yönlerimize odaklanacağız, yeni fikirlerle farklılık yaratacağız, insan kaynağımızla, hem üretimi, hem de satışı en kaliteli haliyle sunacağız ve krizleri fırsata çevireceğiz. Kriz psikolojisini yaşamaya devam ettiğiniz sürece, kendi kuşağınızı, bu kadar yıllık emeğinizi boşa harcayacağınız gibi, sizin ardınızdan gelen kuşağa da kötü örnek oluyor ve onları da demotive ediyorsunuz.

Biraz da olaya bireysel boyutta bakalım!... “Sen onu bunu bırak; ben eve ekmek götüremiyorum, işsizim, yerimden korkuyorum” diyenler var çevremizde. Peki, onlar için neler söyleyebilir, önerebiliriz?

Her şeyden önce, paniğe kapılmadan, bu durumun geçici olduğunu iyice anlamamız gerekiyor. Sürekli süren bir kriz yok ve böyle bir şey varsa zaten kriz değildir. Sonra yapılacak ilk iş; var olan finansal durumu gözden geçirmektir. Sırasıyla şunlar yapılabilir:

* Tüm ödeme ve borçlarımızı listeleyebiliriz.
* Bunları önem sırasına göre planlayabiliriz.
* Aylık harcamaları, önemsiz kalemlerden başlayarak kısabiliriz.
* Varsa yüksek faizli kredi kart borçlarımızı, en düşüğe aktarabiliriz.
* Öncelikle mümkünse tasarrufa başlayın.

Devam yazımda, “işsizler ve yerinden endişe edenler için neler önerebiliriz?” Krizi beynimizde çözmeye çalışacağız.

Hiç yorum yok: