13 Kasım 2008 Perşembe

KADIN OLMAK YADA OLAMAMAK

“ Gri renkli bir sevdadır kadın olmak,
Feryatlarla dağlanmış anları vardır hayatın,
Kadın olarak “merhaba” dediğiniz gün, kaderinize yazılan…
Ama yine de vazgeçilmeyen, Tadı damakta kalan…

Başkaları için kadın olmak;
Namuslu olmak için, güzel olmak için, şirin olmak için,
Temiz olmak için, iyi yemek yapmak için,
İyi anne olmak için, iyi eş olmak için…

Ama salt kadın olmak için kadın olamamak!...”

Evet!.. Bugün yazıma kadınlarımız için yazılan alıntı bir şiirle başlıyorum. Biliyorum; gazetemizin aboneleri erkek. Ama kadınlarımızı fark etmeyenler de erkek. O yüzden istiyorum ki, önce abonelerimiz okusunlar yazımı, ardından değerli eşleri. Bakalım, aynı yazıyı 2 ayrı bakış açısıyla nasıl değerlendiriyoruz.

Kısa zaman önce 2 değerli grubun üyelerinin eşleri ile birer paylaşım toplantısı gerçekleştirdik. DEGİAD’ın değerli üyelerinin sevgili eşleri ve Delikliçınar Rotary Kulübü’nün kıymetli üyelerinin sevgili eşleri ile kadın olmaktan, eş olmaktan, anne olmaktan ve kendin gibi olmaktan konuştuk. Çok anlamlı düşünceler ve duyguları paylaştık doğrusu. Ben bu tür organizasyonları çok önemsiyorum. Çünkü, sivil toplumumuzun öncüleri olan bu oluşumların, eğer isterlerse, her hareketi örnek teşkil eder ve toplumumuz diğer fertlerine ışık tutar. İşte bu yüzdendir ki, ne zaman fırsat bulsam, gerek erkek üyelerle gerekse eşleri ile bir araya geliyorum.

Bütün ekonomik göstergelerin olumsuzluğa dönüştüğü şu günlerde, küçük yada büyük işletmelerimizin sahiplerinin yaşadığı sıkıntılı ruh halinin sonuçlarını ne yazık ki, evlerinde eşleri ve çocukları göğüslemektedirler. Böyle olunca da, sevgili eşlerine daha fazla sabır, hoşgörü ve destek göstermek düşüyor. Biliyorum ki; en azından benim konuştuklarım, bu konuda ellerinden geleni yapıyorlar. Onlar da artık biliyorlar. “Önce iş, sonra aş”. Bir taraftan çocuklarının eğitimlerine ve gelişimlerine yön vermeye çalışırken, bir taraftan da eşlerinin üstündeki yükü paylaşmaya çalışıyorlar.

Ancak, sadece bu hanımlarımızın değil, tüm kadınlarımızın durumu pek de istenilen, beklenilen noktada değil. Eşle, çocukla, hatta ailenin büyükleriyle uğraşmaktan, kendilerine zaman ayırmalarının ve farklı faydalı etkinlerde yer almalarının pek mümkün olamadığını dile getiriyorlar. Bütün bunları yapmaktan şikayetçi değiller ancak eşlerinin de kendilerine hak ettikleri ilgi ve saygıyı vermelerini istiyorlar.

Yaptığımız paylaşım toplantılarında, konuşulan konuları haftaya aktarmaya devam edeceğim. Kadın olmak üzerine geçmişten bugüne tarihi gelişmeleri, sosyal ortamda kadınlarımızın yaşadığı sıkıntılardan örnekler paylaşacağız.

“Cennet, analarımızın ayakları altındadır. Ya eşlerimizin? Kadınlarımızın?”

Hiç yorum yok: