24 Nisan 2009 Cuma

ÇALIŞANLAR İÇİN ZAMAN YÖNETİMİ

Her sabah hesabınıza 86.400 altın yatırılan bir bankanın olduğunu düşünün. Gün boyunca, bu hazineden istediğiniz kadar harcamakta ya da harcamamakta serbestsiniz. Ancak, o gün payınıza ayrılan altından harcamayı başaramadığınız kısım, ertesi güne aktaramıyorsunuz. Yani bir gün önceki günün altının tamamını harcamış veya harcamamış olsanız da, ertesi gün banka hesabınızda yine 86.400 altın olduğunu görüyorsunuz.

Farkında olsak da olmasak da, bu durum hayatımızın her günü için geçerlidir. Bize her gün istediğimiz gibi harcayabileceğimiz 86.400 saniye verilmektedir. Ve bu saniyeleri doğru kullanmayı başaramazsak, onları sonsuza dek kaybetmekteyiz.

Bütün başarılı insanlar, zamanın kıymetini çok iyi bilirler. Edison’a sormuşlar:”Dünyadaki en önemli şey nedir?”. Yanıt vermiş: “Zaman”. Peki ama nedir bu zaman? Günün 24 saati, haftanı 7 günü, ayın 30 günü, yılın 365 gün olması mıdır? Yoksa bir gün için biçilen mesai saati midir? Bir yıl için tespit edilen aktif iş günü müdür? Ya da bütün bu belirlemelerin birey için ne taşıdığı anlam mı?

İşlerin zamanın da başlaması, bitmesi, işe zamanında gelme ve gitme, söz verme, insan ve diğer varlıkların gelişimi hep zamanla değerlendirilir. Zaman başka bir şeyle değiştirilemez, tasarruf edilemez, ödünç alınamaz, satın alınamaz, çoğaltılamaz, durdurulamaz, saklanamaz ve geriye dönük işletilemez. Modern toplumlarda günlük yaşamın akışı, yapılan işleme göre belli zaman dilimlerine ayrılmıştır. Mesai saatleri, dinlenme, eğlence, spor gibi. İçinde yaşadığımız çağın temposu insanları zamanlarını planlamak durumunda bırakmıştır. Aslında insanlar zamanı yönetemezler. Akreple yelkovanın hareketleri kontrolümüz dışındadır. Mesele zamanı yönetmek değil, zaman içerisinde kendimizi yönetmektir.

Zaman yönetimi bu bağlamda, “neyi, niçin ve ne zaman yapmak gerektiğini” bilmek ve günlük hayatın akışını bu ilkeye göre planlamaktır. Zamanı planlamak, zaman içerisinde kendi yapacaklarımızı planlamaktır.

Genelde insanların bu kadar çok zaman kaybetmelerinin nedeni, zamanlarını doğru planlamamalarıdır. Bizde bir şey vardır. Bir yere, birisini ziyarete gitmek istersiniz. Aklınıza gelirse ki, gelmeli; telefon açarsınız ve dersiniz ki, “Sizi(seni) ziyaret etmek istiyorum. İşte şu şu konularda konuşmamız gerek. Ne zaman geleyim?”. Karşınızdaki cevap verir: “Öğleden sonra buradayım. İstediğin(iz) zaman gelin.”. Burada bir sorun vardır. Bütün öğleden sonra bir insan nasıl uygun olabilir? Zaman bu kadar mı kıymetsizdir? Ya da gelecek kişi? Çünkü eğer zaman verilmeden yapılacaksa bir görüşme, mutlaka başka bir şeyler kayacaktır. Ya siz beklersiniz yada sizden sonrakiler. Gerçi sizden öncekiler de bu sonucu yaşamıştır zaten.

Zaman, iki heceli sır...
Zaman, kah dakika, kah asır...
Zaman, başta ağaran saç...
Zaman, doymaz; zaman, aç!

Hiç yorum yok: