24 Nisan 2009 Cuma

ANKSİYETE!... NAM-I DİĞER SIKINTI

Boşanma sürecinin en önemli özelliği sıkıntılı bir süreç olması. Tabii söz konusu “sıkıntı” olunca, bu durumun görülme yeri sadece boşanma süreci değil. Bugün istedim ki, sıkıntı nasıl bir histir, normal midir, normalse ne zaman normal olmaktan çıkar, bunlarla ilgili bilgiler paylaşayım. Bu kavramı oldukça teknik, bilimsel açıklamak mümkün olsa da, ben elimden geldiğince güncel ifadeler kullanmaya çalışacağım.

Sıkıntı, insanlık tarihi kadar eski bir duygudur. Bu duygu, hissedeni tarafından çoğunlukla huzursuzluk, gerginlik, daralma gibi tanımlamalarla ifade edilir. Hepimiz günlük yaşantımızda bu duyguyla yüz yüze geliriz ancak gelip geçici olduğunda yada geçeceğini düşündüğümüzde pek etkilenmeyiz. Bazen sıkıntılarımız öyle yoğunlaşır ki, işimizi gücümüz yapmamıza engel olur. Sürekli gergin olduğunuzu düşünün; yaşamdan aldığınız zevk azalır, dikkatiniz dağılır, canınız çalışmak istemez, mutsuz ve huzursuz olursunuz.

Sıkıntının açık ve şuan ki durumunuzla paralel bir nedeni varsa, doğal bir duygu yansıması diye tanımlayabiliriz. Ancak eğer bir sebep yokken kendinizi sıkıntılı ve gergin hissediyorsanız bunu biraz incelemek gerekir. Bu tür durumlar pek sağlıklı sayılmaz. İsimlendirilirken bile adına, yoğun anksiyete yada “fobi” kavramı kullanılır.

Burada şu soru akla gelebilir; sıkıntının normali var mıdır? Evet, her insanın yaşamında hastalık olmadan yaşadığı normal bir sıkıntı vardır. Ciddi kayıplar ki bunlar para, sevilen birinin kaybı gibi, kaybın kişi için anlamı ölçüsünde sıkıntı yaşanabilir. Ancak bu süre, işimizi engelleyecek boyuta ulaşmışsa yada sosyal ilişkilerimiz bozulmuşsa, eskiye oranla daha zor anlaşılır biri olmuşsak, sınırlar aşılmış ve normalin ötesine geçilmiş demektir.

Burada “depresyon” kavramına da değinmemiz gerekir. Depresyonun temelinde daha önceden isteyerek ve severek yaptığı günlük aktivitelere karşı isteksizlik ve hayattan zevk alamama durumu vardır. Ek olarak, depresyondaki kişide kederli ve üzgün bir duygu durum ile birlikte görülen bazı değişiklikler mevcuttur. Bu durumda kişi her şeyi olumsuz olarak değerlendirerek karamsarlık düşünceleri ile geçmişi ve geleceği düşünmeye başlar. Bu düşünceler istemese de kişinin aklına gelir. Yani günlük yaşantıda her şeyin olumsuz taraflarını görür.

Son günlerde, toplum olarak, yaşadıklarımız göz önünde bulundurulduğunda, hepimiz belli dozlarda bu duyguyu yaşıyoruz. Bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyoruz ancak hepimiz bekliyoruz. Birilerinin geleceğini ya da bir şeyler olacağını ve bizi bu sıkıntıdan, sıkıntılı durumdan kurtaracağını zannediyoruz. Ama yanlış yapıyoruz aslında. Hani derler ya, “Başlamak, bitirmenin yarısıdır” diye. İstesek, karar versek ve bir şeyler yapmaya başlasak, bir şeylerin değişmeye başlayacağını göreceğiz.

Özet olarak söylemek gerekirse; sıkıntınız, 2 haftadan daha uzun bir süre devam ederse, sosyal, mesleki ve aile yaşantınıza olumsuz yansımaları varsa, sıkıntının normal sınırları aşılmaya başlanıyor demektir. Ve siz mutlaka bir uzmanla görüşmelisiniz. Çekinmeyin, hayatta her şeyi tek başınıza çözemezsiniz.

Duygularınızı kabul edin ve onlarla birlikte sağlıklı uzun bir ömür yaşayın!...

Hiç yorum yok: